Yaklaşık 80 yıldır Filistin topraklarında sürdürdüğü işgal ve katliamları her geçen gün arttırarak sürdüren işgal rejimi, bir yıldan fazladır Gazze başta olmak üzere birçok bölgede uluslararası hukuku hiçe sayarak tam anlamıyla bir soykırım uyguluyor.
ABD ve diğer Batılı ülkelerin desteğiyle katliamlarını sürdüren işgalciler, gerçeği dünyaya duyurmaya çalışan gazetecileri de direk olarak hedef alarak katlediyor.
Filistin'de gazetecilerin katledilmesi ile ilgili İLKHA muhabirine konuşan gazeteci Gülcan Tezcan ve Tuba Aydın Sel, yalnızca bir yılda İkinci Dünya Savaşı yıllarında katledilen gazetecilerden çok daha fazla gazetecinin katledilmesine ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundular.
Gazze'de bir yıldır yaşanan soykırım ve katliamlar dünya tarihinde benzeri görülmemiş bir karanlığın şahidi ve ortağı haline getirdiğini söyleyen gazeteci Gülcan Tezcan, 'İsrail, 7 Ekim'de HAMAS'ın bir konser alanında sivillere saldırdığı yalanıyla başlattığı saldırılarda milyonlarca sivili hedef aldı. Küresel medya, israilin sözde kendini savunma hakkını kullandığı yalanına dünya kamuoyunu ikna etmek için bütün gücünü kullandı. Batı medyasında gerçeği yazan, çizen, anlatan gazeteciler işten çıkarıldı. Gazze'de katliamı belgeleyen 173 gazeteci kasten hedef alınarak katledildi.' dedi.
'Bu süreçte 173 gazeteci israil tarafından doğrudan hedef alınarak şehit edildi'
2006'dan beri abluka altında olan ve nefessiz kalan Gazze'de bu kez dünyanın en yeni savaş teknolojilerinin denendiği korkunç bir katliamla karşı karşıya kaldığını aktaran Tezcan, 'Gazze Sağlık Bakanlığının verilerine göre, 42 bin Gazzeli israil tarafından öldürüldü. Bu sayının yüzde 60'ını kadın ve çocuklar oluşturuyor. Save The Children Haziran 2024 raporuna göre 21 bin çocuk kayıp. Bunun 17 bininin öldürüldüğü, 4 bininin ise enkazlar altında kaldığı tahmin ediliyor. Bu korkunç tablo küresel medyanın haber mecralarına yansımazken Gazze'ye dünya ülkelerinden hiçbir gazetecinin girişine de izin verilmiyor. Yaşanan katliam ile ilgili gerçekleri kayıt altına alanlar ise Gazze'de ölüm pahasına habercilik yapmaya çalışan gazeteciler oldu. Bu süreçte 173 gazeteci israil tarafından doğrudan hedef alınarak şehit edildi. Birçoğu aileleri ile birlikte evinde bombalı saldırılarda hayattan koparıldı. Gazeteciler bu kadar aleni bir şekilde hedef alınırken Gazze'deki pek çok kişi, vatandaş gazeteciliği tanımına gerçek anlamını kazandıran bir bilinçle işlenen savaş suçlarını belgelemeye devam ediyor.' diye konuştu.
İşgalciler gazetecileri bilerek katlediyor
7 Ekim'den bu yana hem gazeteciler hem de basın merkezlerinin onlarca saldırıya maruz kalarak yerle bir edildiğini belirten Tezcan, 'Meslektaşlarımızın iletişim imkânları kısıtlandı. İsrail bölgeye gazeteci kimliğinin sembolü olan kask ve gazeteci yeleklerinin girişine bile izin vermedi. Çoğu medya mensubu üzerinde bu belirleyiciler varken katledildi. İsrail, Birleşmiş Milletlerin savaş suçu saydığı her şeyi gözlerimizin önünde pervasızca işlerken savaş bölgelerinde gazetecilerin can güvenliğinin sağlanmasına ilişkin sözleşmeleri de yok saydı. Dünya kamuoyunda yükselen tepkiler bile işgalci israili durdurmaya yetmiyor ama herkes kendi durduğu yerden gerçekleri haykırmaya devam ediyor.' şeklinde konuştu.
Sessizlik tarafsızlık değil insanlığa ihanettir
Belgesel çeken İsmail Ferhat isimli gazetecinin 'Sessizlik tarafsızlık değil, insanlığa ihanettir' sözünü hatırlatan Tezcan, gazeteci Ferhat'ın meslektaşlarına yönelik, 'Gazze'de olanları görmezden gelen meslektaşlarıma şunu söylüyorum! Sessiz kalmayı bırakın, sizler eşi benzeri görülmemiş bir insanlık trajedisinin tanıklarısınız. Kurbanların, acımasızca katledilen masumların sesini dünyaya duyurması gerekenler sizlersiniz. Bir platforma sahip olan sizler, bunu gerçeği iletmek için kullanın. Böyle bir durumda sessizlik tarafsızlık değil, insanlığa ihanettir! Bir an için insan olun ve Gazze'ye uzaktan izleyenlerin gözüyle değil, orada yaşayanların gözüyle bakın' çağrısını yineledi.
Tezcan, gazeteci Yasser Abu Wazna'nın 'Gazeteciler olarak olan biteni belgeleme sorumluluğumuz karşılaştığımız risklerden daha ağır basıyor. Çünkü dünyanın gerçeği görmeye ihtiyacı var ve eğer durursak, sessizlik gölgelerde acı çekenleri tüketecek.' şeklindeki sözlerini hatırlatarak gazetecilerin tarihsel rolüne dikkati çekti.
'Gazeteciler işgali belgelemekte kritik rol aldı'
İşgal rejiminin bir yıldan fazladır katliam yapmaya devam ettiğini vurgulayan Gazeteci Tuba Aydın Sel, '1948 yılında başlayan Filistin işgali, son bir yılda dünyanın daha önce şahit olmadığı bir trajediye dönüştü. İsrail, gerçeklerin öğrenilmesini engellemek amacıyla bu süreçte 176 gazeteciyi görev başında katletti. Katliamı belgeleyen gazeteciler göçe zorlandı, aileleri tehdit edildi ve görev yapmaları engellendi. Yaklaşık yüz yıldır süregelen Filistin direnişi sürecinde gazetecilik, israil işgali ve yaşanan hak ihlallerini belgelemek açısından kritik bir rol oynadı. 7 Eki''den itibaren ise bu görev, yalnızca olayları kaydetmekten öte, adeta bir varoluş mücadelesine dönüştü. İsrailin uyguladığı karartma ve kısıtlamalar sonucu, dünyayla iletişim kesildi, gazetecilerin bölgeye giriş çıkışı engellendi.' dedi.
'Gazze'deki gazeteciler ölüm riskine rağmen gerçekleri duyurmaya çalışıyor'
Sel, 'Gazzeli gazeteciler, meslektaşları siyaset, ekonomi veya kültür-sanat haberlerini takip ederken, bazen hastane koridorlarında yerlere bulaşan kanları temizlemek, bazen arkadaşlarının ceset parçalarını çöp poşetinde taşımak zorunda kaldı. Aile fertlerini toprağa verdikten sonra tekrar kameranın karşısına geçerek görevlerine devam eden, yaşanan tüm kısıtlamalara, karartmalara ve ölüm tehlikesine rağmen hayatta kalan bu gazeteciler, sadece görevlerini yapmaya ve Gazze'de yaşanan soykırımı belgeleyerek dünyaya duyurmaya çalışıyorlar. Öldürülen gazetecilerden biri olan Rushdi Sarraj, 'Gazze'den çıkmayacağız. Gazze'yi ancak göklere gidip bırakacağız' diyerek kararlılığını dile getirdi. Onların bu onurlu duruşu hepimizi mesleğe bağlılık, etik, ahlak, objektif habercilik gibi değerleri yeniden sorgulamaya itti.' diye konuştu. (İLKHA)