Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kabine Toplantısı sonrası yaptığı açıklamada, siyonist rejimin Gazze'den sonra Lübnan'ı hedef alan katliamı ve savaşın bölgeye yayılma riskine dikkat çekti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki Cumhurbaşkanlığı Kabine toplantısı sona erdi. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki toplantı, yaklaşık 3 saat 50 dakika sürdü.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamaları şöyle:
Orta Doğu'yu kan gölüne çeviren üst aklın son aylarda Balkanlarda da toplumsal fay hatlarını kaşıdığını görüyoruz. Ayrılıkçı gündemlerin körüklenmesinin gerisinde hangi niyetlerin olduğu bellidir. Türkiye olarak biz Balkanlarda özellikle de Boster Sec'de barıştan, huzurdan ve istikrarın korunmasından yanayız. Bu konudaki hassasiyetimizi Demokratik Eylem Partisi Genel Başkanı Bakir İzzet Begoviç'e de geçtiğimiz günlerde İstanbul'da ifade ettim. İnşallah bundan sonra da Boster Sec'in yanında olmayı sürdüreceğiz. Bu sene Peygamberimiz ve şahsiyet inşası temasıyla idrak edilen Mevlid-i Nebi haftasında Diyanet Camiamızla bir araya geldik.
Rabbim, bizlere son nefesimize kadar Resulullah Efendimizin izinden yürümeyi, O'nun örnek hayatı ve ahlakıyla şahsiyetimizi şekillendirmeyi nasip eylesin, diyor. Ülkemizde ve dünyanın farklı köşelerinde, irşad faaliyetlerinde bulunan, din-i mübin İslam'ın yayılması ve yaşanması için mücadele eden, iman kalesinin muhafızları olarak gördüğümüz tüm hocalarımıza şükranlarımı sunuyor, kendilerine Mevla'dan muvaffakiyetler diliyor. Burada bir hususu özellikle dikkatlerinize getirmek istiyorum. Son yıllarda, bilhassa 15 Temmuz gecesi sergiledikleri yürekli duruş akabinde, Diyanet Teşkilatımıza yönelik sinsi bir kampanya yürütülüyor. 28 Şubat döneminden gayet iyi hatırladığımız faşizan manşetlerin tekrar atılmaya başlanması, bu linç kampanyasının bir parçasıdır. Ellerine geçirdikleri her fırsatta manşetleriyle darbecilere selam çakanlar, bakıyorsunuz bugün de 28 Şubat zihniyetini, başörtülü, çarşaflı, sakallı, cübbeli diyerek yeniden horlatmaya çalışıyorlar. Yıllarca millete yaşam tarzı dayatanlar, şimdi farklı yaşam tarzlarının hayatın bütün alanlarında görünür olmasından rahatsızlık duyuyor, milletimizin bazı kesimlerini adeta öcü gibi göstermeye kalkıyor.
Şunun bilinmesini istedim. Bu devlet, hiçbir ayrım yapmadan tüm kurumlarıyla milletindir. Devletin sahibi hangi inanca, kökene, siyasi görüşe mensup olursa olsun, 85 milyonun tamamıdır. İnsanımızın kılık kıyafetinden dolayı devletin belli kurumlarına giremediği dönemler artık sona ermiştir. İnsanımızın başörtüsünden, saçından, sakalından, çarşafından dolayı ikinci sınıf vatandaş muamelesi gördüğü günler artık mazide kalmıştır. İnsanımızın takunyalı, tarikatçı, cemaatçi, inançlı inançsız diye ayrımcılığa uğradığı günler artık geride kalmıştır. Sırf başındaki örtüsünden dolayı annelerin çocuklarını lojmanlarda ziyaret edemediği, yemin törenine dahi katılamadığı o kötü günler artık tamamen geride kalmıştır. Bir kez daha açıkça ifade ediyorum, bu makamlarda olduğumuz müddetçe Allah'ın izniyle hiç kimse o kara günleri bir daha geri getiremeyecektir. Bedel ödeyerek milletimize kazandırdığımız hak ve hürriyetlerin vesayet heveslileri tarafından gasp edilmesine kesinlikle izin vermeyeceğiz. Demokrasiyi hazmetmekte sorunu olanlarla da mücadelemizi hukuk zemininde sonuna kadar devam ettireceğiz. Aziz milletim, adalet hizmetlerinde ülkemizi hak ettiği yere getirmek için yoğun gayret sarf ediyoruz. 23 yıldır güven veren ve erişilebilir adalet hedefimizden asla kopmadık. 2002 yılında 9 bin civarında olan hâkim savcı sayımız 15 Temmuz'da yaşadığımız ihanete rağmen yaklaşık 3 kat artışla bugün 25 bini geçti. Nicelikle beraber niteliğin de arttırılmasına öncelik veriyoruz. İlk kez bu sene uygulamaya geçirdiğimiz yardımcılık müessesesiyle hakim ve savcı adaylarımızın usta çırak ilişkisi içinde mesleğe daha donanımlı bir şekilde hazırlanmasını amaçlıyoruz. Yeni modelle akademideki eğitimlerine başlayan 1076 hakim ve savcı yardımcımızı tekrar tebrik ediyor, hepsine başarılar diliyor. Bağımsız, tarafsız, adil ve etkili bir yardım sisteminin kökleşmesi için bundan sonra da çalışmayı sürdüreceğiz.
BM'deki hitabımda israil'in Gazze halkına uyguladığı soykırım başta olmak üzere bölgemizdeki çatışmalara özellikle dikkat çektim. Yine konuşmamızda Türkiye'nin dış politika vizyonuna dair kapsamlı bir ufuk turu yaptık. Yaklaşan kış mevsimi öncesinde insanlık olarak Filistin halkına yönelik yardımlarımızı artırmamız gerektiğini dile getirdim. Aldığımız tepkiler son derece olumluydu. Verdiğimiz mesajlarla bir kez daha insanlığın ortak vicdanına tercüman olduğumuzu gördük. Türkiye özgürlük, adalet, hak ve hakkaniyet için mücadele eden tüm mazlumların küresel platformda sesi haline gelmiştir.
Biz New York'ta iken israil, Lübnan'a yönelik saldırılarını daha da artırdı. Aralarında çok sayıda çocuğun olduğu 1000'i aşkın Lübnanlı hayatını kaybetti. Lübnan Başbakanı sayın Mikati ile görüşmemizde Türkiye'nin güçlü desteğinin yanlarında olduğunu çok net söyledim. 30 ton insani yardım Çarşamba günü Beyrut'a ulaştı. Yardımlarımızı güvenlik şartları elverdiği ölçüde devam ettireceğiz. Lübnanlı kardeşlerimizin ihtiyaçları katlanarak artıyor. Şimdiden 1 milyona yakın Lübnanlı sivil yerlerinden edildi. Sivil toplum kuruluşlarımız zor koşullara rağmen sahadalar, insani yardım konusunda ellerinden geleni yapıyorlar.
Biz de diplomatik temaslarda hız verdi. Dışişleri Bakanımız, MİT Başkanımız Bu süreçte aslolan İslam dünyasının tavrıdır. Gazze, Batı Şeria ve Lübnan'da yaşanan zulme en büyük tepkiyi İslam ülkeleri vermelidir. Mazluma el uzatma noktasında bizim tüm dünyaya liderlik yapmamız gerekiyor. Kardeşlerimize biz sahip çıkmazsak başkalarının destek olmasını zaten bekleyemeyiz. israil'i ateşkese zorlayacak, ekonomik, ticari ve ekonomik adımlar atılmıyor. Bu atalet karşısında üzüntü duyduğumuzu özellikle söylemek isterim.
Bugün Filistin ve Lübnan'a sahip çıkmak, insanlığa sahip çıkmak, barışa, farklı inançların bir arada yaşama kültürüne sahip çıkmaktır. israil nesiller boyunca husumet tohumları serpmekte ona destek verenler bu suça ortak olmaktadır. israil sadece uluslararası hukuka olan inancı değil kendisine destek veren ülkelerin itibarını da yok etmektedir. Biz bu zulme, bu barbarlığa asla rıza göstermeyiz. Siyonist lobinin şahsımızı hedef alan hadsizliklerine de boyun eğmeyiz. Bugüne kadar hakkı haykırmaktan çekinmedik, hiçbir zaman da çekinmeyeceğiz. BM Genel Kurulu'nun 1950 tarihli Barış İçin Birlik Kararında olduğu gibi kuvvet kullanma tavsiyesinde bulunma yetkisi süratle devreye alınmalıdır. BM gerekirse güç kullanmmalıdır.
İslam alemi ve dünyanın vicdan sahibi tüm ülkeleri bu modern barbarlığa karşı birleşmeye davet ediyorum. Bu ittifak kurulmadığı her gün tehlike daha da büyüyecektir. israil'in saldırılarının etkileri katliamı trübünden seyredenlere ulaşacaktır. Müslüman, Musevi, Hristiyan demeden uluslararası toplumu ve İslam alemini harekete geçmeye çağırıyoruz.
Göç yönetimi ile yürütülen çalışmaları kapsamlı şekilde ele aldık. Düzensiz göçü kaynağında engellemeye dönük çabalarımız sürüyor. Ülkemizdeki sığınmacıların güvenli, onurlu geri dönüşüne dair tüm paydaşlarla istişare içinde çalışıyoruz. Bu ülkeye bir daha Boraltan köprüsü utancı yaşatmadan, ülkemizin ticari ve ekonomik çıkarlarına zarar vermeden bu hassas süreci çok boyutlu şekilde yönetiyoruz ve yöneteceğiz. Yeni düzensiz göç akınlarına karşı tedbirlerimizi de sınır ötesinde alıyoruz.
Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu, Doğu Karadeniz ve Konya ovasına özel olarak odaklanacağız. Burada sulama yatırımlarını tamamlamayı, akıllı tarım uygulamalarına hızla geçmeyi ve turizm gelirlerini artırmayı hedefliyoruz. Özel sektörümüz için yerel kalkınma hamlesi teşvik programını önümüzdeki haftalarda ilan edeceğiz. Ülkemizin ticari hayatını zehirleyen fırsatçılığa karşı aldığımız tedbirleri masaya yatırdık. Fahiş fiyat artışı yapanlar ile etiket oyunları yapanlara denetimlerimizi daha da sıklaştıracağız. Fiyat köpüğünün yavaş yavaş ortadan kalktığını görüyoruz. Önümüzdeki dönemde bu daha da hızlanacaktır."