PKK'nin katliam dolu tarihi, Türkiye'nin siyasi ve toplumsal yapısında önemli bir yer tutmaktadır. PKK'nin kuruluşu, 1978 yılında gerçekleştiği kabul edilmektedir...
Abdullah Öcalan'ın Liderlik Süreci
PKK için dönüm noktalarından biri olan 1980 sonrası yıllara geçmeden önce Öcalan'ın geçmişini irdelemenin önümüzdeki süreci anlama konusunda yardımcı olacağını düşündüğümüz için 1980 sonrası yılları Öcalan'ın liderlik süreci sonrasına bırakarak devam ediyoruz.
PKK, resmi olarak 27 Kasım 1978'de 22 kişinin katılımıyla Diyarbakır'ın Lice ilçesinin Fis köyünde kuruldu. Kurucular kurulu üyeleri; Abdullah Öcalan, Cemil Bayık, Duran Kalkan, M. Hayri Durmuş, Mazlum Doğan, Ali Haydar Kaytan, Sakine Cansız, Kesire Yıldırım, Mehmet Şener, Baki Karer, Abdullah Kumral, Hüseyin Topgider, Ali Gündüz, Seyfettin Zoğurlu, Resul Altınok, Suphi Karakuş, Ali Çetiner, Faruk Özdemir, Mehmet Turan, Şahin Dönmez, Felemez Tağaç ve Abbas Göktaş'tır. Bu kurucular kurulu üyelerinden 13'ün "hain" olduğu gerekçesiyle iç infazla öldürüldüğünü önceki yazımızda dile getirmiştir.
Hiç şüphesiz PKK'nin kuruluşu ve Öcalan'ın liderlik kavgası ile alakalı akıllarda çok sayıda soru işareti kalmıştır. PKK'nin kuruluşunun öncesinde ve sonrasında yaşanan gelişmeler ve Öcalan'ın liderlik süreci çelişkilerle dolu bir süreçtir. Gelin hep beraber bu süreci tanıkların dilinden inceleyelim.
Öcalan'ın geçmişindeki çelişkili ve karmaşık durumlar:
Öcalan, tapu kadastro memurluğu döneminde Türk Milliyetçi çevreye ilgi duymuş, Türk Milliyetçi çevrenin düzenlemiş olduğu etkinliklere sıklıkla katılarak dikkat çekmeye çalışmıştır. Bu çerçevede Ankara İzmir caddesinde bir bodrum katta olan Fikir Ajansı'na sıklıkla gitmiştir. Konuyla alakalı Gazeteci-Yazar Avni Özgürel 27 Ekim 2003'te Radikal Gazetesinde Neşe Düzel'e verdiği röportajda Öcalan'ın Ankara İzmir caddesindeki Fikir Ajansı'na gittiği ile alakalı şunları söylemektedir:
Neşe Düzel: Siz, Abdullah Öcalan'ı MİT'e bağlı bir şirkette çalışırken görmüşsünüz okuduğuma göre. Doğru mu bu, gördünüz mü gerçekten?
Avni Özgürel: "Benim gençliğim milliyetçi derneklerde geçti. 1965'te üniversite öğrencisiyken Türk Ocakları'ndan ayrılıp İkinci Kuvayı Milliye diye kendi derneğimizi kurduk. Biraz MHP'ye, biraz Adalet Partisi'ndeki sağ milliyetçi kanada yakın bir öğrenci hareketiydi bu. Ayrıldığımız Türk Ocakları ise daha entelektüeldi, sokak kavgasını onunla sürdüremezdik. O dönemde Türkiye'de, özellikle gençlik arasında sol hareket gelişiyordu. Devlet de sağda, 'milliyetçi' diye isimlendirdiği gençlerin örgütlenmesini yüreklendiriyordu. Komünizme karşı bazı materyaller geliyordu ve biz de bunları dağıtıyorduk.
Neşe Düzel: Bu yayınların size devletten geldiğini biliyor muydunuz?
Avni Özgürel: Tabii. Bu yayınları veren kuruluşlardan biri de Refik Korkut'un Fikir Ajansı'ydı. Bu tür neşriyatı dağıtmak için kurulmuştu. Ankara'da İzmir Caddesi'nde bir binanın bodrum katındaydı.
Neşe Düzel: Siz oraya niye gidiyordunuz?
Avni Özgürel: Hem dağıtacağımız neşriyatı almaya gidiyorduk hem de bildirilerimizin çoğaltma işini orada yapıyorduk. Bizim yaşlarda bir genç vardı. Ajansa gittiğimde onu orada görüyordum. 1966, 1967 yıllarında ajansta gördüğüm o genç, hayal meyal hafızamda kalmış. Yıllar içinde Abdullah Öcalan'ın resimlerini medyada gördüm ama insanlar yaşla birlikte değişiyor tabii. Ancak 1993'te Öcalan'la yüz yüze geldiğimizde bende birtakım çağrışımlar oldu.
Neşe Düzel: Bu yerin MİT'e ait bir yer olduğunu nereden biliyorsunuz?
Avni Özgürel: Biliyoruz. O dönem sadece bu ajanstan değil, başka kurumlardan da bu nevi yayınları alıyorduk. Milliyetçi gençliğe her biri farklı amaçla el atmış başka kuruluşlar da oldu o dönemde. Mesela Türkiye Çiftçi Teşekkülleri Federasyonu gibi birtakım kuruluşlar kuruluyor ve bunlar komünizme karşı özel yayınlar çıkarıyordu.
Neşe Düzel: Daha sonra Öcalan'la, o PKK'nın başındayken karşılaştınız mı?
Avni Özgürel: 1993'e kadar hiç karşılaşmadım. 1993'te gazetecileri Bekaa'ya basın toplantısına davet etti. Panaroma'nın genel yayın yönetmeni olarak ben de gittim. Bizimki haftalık dergi olduğundan, basın toplantısından sonra Öcalan'la dergi için özel söyleşi de yaptım. O özel görüşme sırasında kendisine sordum. 'Ankara'da İzmir Caddesi'nde Fikir Ajansı diye bir yer vardı. Yanlış hatırlıyor olabilirim ama birden bir şey çağrıştırdı. Bende seni orada gördüm gibi bir his uyandı' dedim. Bana, 'Yoo, doğru hatırlıyorsun. Ama ben bunları bir müddet sonra açıklayacağım' dedi.
Öcalan'ın bir müddet sonra açıklayacağım dediği husus aslında Öcalan yakalandıktan sonra sorgusunda açıklanmış oldu "Benim ilk üyeliğim Ülkü Ocakları'nadır"
Öcalan, karanlık ve kirli geçmişini gizleme gereği duymamış, DERİN'lerle olan bağlantısını çeşitli vesilelerle sürekli dile getirmiştir.
Öcalan'ın Doğu Perinçek ile Olan İlişkisi
Öcalan'ın Doğu Perinçek ile olan ilişkisi herkesin malumudur. Herkese malum olan ve en çok bilinen Doğu Perinçek'in Bekaa Vadisi ziyareti olsa da Öcalan-Perinçek ilişkisi 1970'lere dayanmaktadır.
Öcalan Doğu Perinçek'in "Şafak Bildirisini" dağıtırken yakalanmış ve gözaltına alınmış. Konuyla alakalı Uğur Mumcu şunları söylemektedir:
"1972'de Doğu Perinçek'in kaleme aldığı şafak bildirisini dağıttığı için yakalanan Öcalan esas failmiş ve askeri savcı önemli suçlardan cezalandırılmasını istemiştir. Ancak savcı, 'bir yanlışlık yaptık' diyerek MİT'in uyarısı üzerine Öcalan'ı beraat ettirmiştir."
Öcalan'ın Memuriyetinde Rastlanan Tesadüfler(!)
Uğur Mumcu: Tapu-Kadastro lisesi mezunu Öcalan, 1969 yılında Diyarbakır Tapu Müdürlüğü'ne tayin edilmiştir. Göreve yeni başlayan memurların iki yılı dolmadan başka bir şehre yatay geçiş yapması mümkün değilken, Abdullah Öcalan bir yılı dolmadan kendini İstanbul Bakırköy Tapu Dairesi'ne tayin ettirmeyi başarmıştır. Daha sonra İstanbul Hukuk Fakültesi'nden yine Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne yatay geçiş yapmıştır.
Öcalan'ın MİT tarafından daha gençlik yıllarında kullanıldığını ispatlayacak onlarca ilişki vardır. Gençlik yıllarında aşırı sağcı olan Öcalan'ı kim solcu yaptı?
Öcalan'ın kendisi bile MİT ile olan irtibatını gizlemeyip açık bir şekilde dile getirirken PKK'nin kuruluşundan bu yana MİT ile olan sıkı bağını kim inkâr edebilir. Öcalan, MİT ile olan bağını gizlemeyip bunu kendi liderliğinin bir mahareti(!) olarak gösterme çabası inkâr edilemeyecek somut delillerle ispatlıdır.
İşin özü Öcalan için söylenebilecek en muteber söz kendisinin de kurduğu örgütün de "PROJE" olduğudur. Her ne kadar "PROJE" gelen yoğun dış destek ve taleplerle değişmiş olsa da bu "PROJE" hakikatini değiştirmemektedir. Proje yoluna proje olarak devam etmektedir.
Devam edecek…