Şehrin simgesi haline gelen Diyarbakır Surları, taş ustalığının en görkemli örneklerinden biri olarak dikkat çeker.
UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan bu surlar, bazalt taşlarının özenle işlenip bir araya getirilmesiyle inşa edilmiştir. Tarihi boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapan Diyarbakır, taş işçiliği sayesinde bu kültürlerin izlerini günümüze taşımıştır.
Taş işçiliğinin bir diğer önemli örneği, Ulu Cami’dir. Anadolu’nun en eski camilerinden biri olan bu yapı, bazalt taşların zarif bir şekilde işlenmesiyle inşa edilmiştir. Caminin avlusundaki taş sütunlar ve kabartmalar, dönemin ustalarının ince işçiliğini gözler önüne serer. Ayrıca, caminin restorasyon süreçlerinde taş ustalığının korunması için büyük çaba harcanmıştır. Ulu Cami, sadece bir ibadet mekânı değil, aynı zamanda taş işçiliğinin estetik bir anıtıdır.
Diyarbakır’daki tarihi hanlar ve köprüler de taş ustalığının birer şaheseridir. Deliller Hanı, Hasan Paşa Hanı ve Malabadi Köprüsü gibi yapılar, taş işçiliğiyle sağlamlık ve estetiğin nasıl bir araya getirilebileceğini kanıtlar niteliktedir. Bu yapılar hem ticaretin hem de sosyal hayatın merkezleri olmuş, taş ustalarının emeğiyle yüzyıllar boyunca ayakta kalmayı başarmıştır. Özellikle Malabadi Köprüsü, mühendislik ve taş işçiliğinin uyumunu sergileyen eşsiz bir eserdir.
Ancak günümüzde taş ustalığı, modern yapı teknikleri ve malzemelerin yaygınlaşmasıyla unutulmaya yüz tutmuş bir meslek haline gelmiştir. Diyarbakır’da bu mesleği sürdüren ustaların sayısı giderek azalıyor. Tarihi yapılar ve restorasyon projelerinde hâlâ ihtiyaç duyulan taş ustalığı, kültürel mirasın korunması için hayati önem taşıyor. Şehrin bu eşsiz zanaatını yaşatmak için yerel yönetimlerin ve sivil toplum kuruluşlarının daha fazla destek sağlaması gerekiyor. Taş ustalığı, Diyarbakır’ın tarihine kazınmış bir sanat olarak varlığını sürdürmelidir.