İsrail'i ilk tanıyanlardanız ve ilk tanıyan Müslüman ülkeyiz. Günah olarak da utanç olarak da bize yeter herhalde. Müslüman ülkeler onunla savaşırken pilotları bizim hava sahamızı da kullanarak eğitim aldılar. İncirlik ve Kürecik üsleri İsrail’e amadedir. Dış güvenlik hariç üslerde hiçbir yetkimizin ve yetkilimizin olmadığını bilmeyen yoktur.
2003 yılına kadar devletin resmi ve gayri resmi organlarının tamamı, alenen İsrail sevgisi ve Arap-İslam düşmanlığı pompaladı halka. Ak Parti iktidarlarında bu ilişki daha örtük bir hal aldı. 2005’te İsrail ziyaret edildi ve ABD’de "İsrail devletinin yaşama hakkını kimsenin tehdit etmesine müsaade etmeyeceğiz" denilerek İsrail'i rahatlatan temel ve bağlayıcı cümleler kuruldu. Mavi Marmara hadisesi ilişkileri “açık alanda” bozduysa da kapalı mekanlarda olduğu gibi devam etti ve sonrasında İsrail'in tezi kabul edilip "Mavi Marmara" devletten "fırça" yedi. Böylece dünyada benzer girişimlerin önü kesildi.
İsrail'in sadece “açık seçik” dostlara ihtiyacı yoktur. Halklarının gazını alan yönetimlere de ihtiyacı var. İşte bu ihtiyacını da biz ziyadesi ile karşılıyoruz. İsrail'in 1967'ye kadarki işgalini ve Kudüs'ün ikiye bölünmesi fikrini meşrulaştırma işi de bizde. Üstelik güya bu iddiamızdan ötürü İsrail'i kızdırıyormuşuz. Yani bir taşla kaç kuş... İhaneti keramete çevirme mahareti. Halkı İsrail’e yakınlaştıracak Batılı yaşama tarzını en çok yayan ülke olarak bol bol madalya almışlığımız olmuştur.
İsrail’in her bir ihtiyacı bizden; domates, tel, demir, petrol ve diğerleri... Aynı zamanda İsrail’in ihtiyaç duyduğu “mağduriyet algısı”, "İsrail'le her türlü ticareti kestik" söylemi "en gür sadâ" ile yine bizden. İsrail'in destekleyen dünyadaki tek muhalefet; o da bizden. İktidara yüklenmedikleri tek konu iktidarın İsrail'le olan çelişkili ilişkisidir.
Sözde İsrail'in teolojik politikalarını eleştiriyorlarken, muharref Tevrat'a canlı yayınlarda “Kitabı Mukaddes" deme ve övme rekoru kıran; Yahudilerin bile bilmediği hikayelerini halka anlatan teologlar gırla yine bizden.
İsrail'in suya olan ihtiyacı ve Kıbrıs üzerinden temin edileceği 30 yıl önce hararetle konuşuluyordu. 2005’ten sonra yıllarca tankerlerle su verdik İsrail’e. Şimdi Mersin’den Kıbrıs’a çekilen hatta çok yüksek maliyetli iki baraj kuruldu. Yakın zamanda bu su İsrail’e de ulaşırsa şaşırtıcı olmaz.
İsrail’in düşmanlarını şeytanlaştırma ihalesi de tamamen bizde. İran’ı, Yemen’i, Hizbullah'ı ve İsrail'e fiilen zarar veren diğer yapıları “terörist, işbirlikçi, yayılmacı” gibi akla ziyan yalan ve iftarlarla şeytanlaştırma "Kale'nin" beslediği kalemlerle yine bizden. İsrail'in şiddetle ihtiyaç duyduğu "Türkiye Filistin'i koruyor" fikrini mesnetsiz, desteksiz yayan benzersiz troller tabi ki bizden olmalıydı. Batıyı göreve çağırmaktan başka bir şey yapmayan biz, Gazze soykırımını milliyetçi söylemlerine malzeme yapan yegâne ülke yine biz.
Ey Gazze'nin yetim kızları, dul kadınları, aciz bırakılmış babaları, paramparça olmuş bebeleri ve yiğit mücahitleri; beni yalanlayın ne olursunuz. Yalancı çıkmaktan ne kadar da mutlu olurdum bir bilseniz. Ya da hakikati ifşa edin lütfen!