Hepimiz, zalim hükümdar Nemrut tarafından Hz. İbrahim'i yakmak için hazırlanan ateşe ağzında su taşıyan karınca meselesini biliriz. Hani diğer karıncalar bizim karıncaya gülerek:
- “Senin yanan ateşin büyüklüğünden haberin yok mu? Ateş çok büyük, senin o küçücük ağzınla taşıdığın bir damla su, o ateşe ne yapabilir ki?” diyorlar.
Bizim karınca:
- “Olsun, ağzımdaki suyla ateş sönmezse bile, hiç olmazsa hangi taraftan olduğum anlaşılır.” diye cevap veriyor ve bu sözü darb-ı mesel oluyor.
Şimdi benzer bir durumu Gazze meselesinde yaşıyoruz.
- “Boykot edelim” diyorsun,
- “Bütün şirketler onların, boykot ne işe yarar ki?” diyorlar.
- “Yardım gönderelim” diyorsun,
- “ABD, AB ve tüm kapitalist dünya onlara yardım ediyor, azıcık yardımın ne işe yarayacak ki?” diyorlar.
- “Dua edelim” diyorsun,
- “Dua mua boş iş, bu işler duayla olmaz.” diyorlar.
- “Protesto edelim, protestolara katılalım” diyorsun,
- “Kahve içip hamburger yiyenlerin ve esnafın huzurunu bozma, milletin ağzının tadını kaçırma!” diyorlar
“Gazze benim meselem değil” diyenler, çok istiyorsan Gazze orada, git orada savaş, seni tutan yok” diyenler, “Gazze için protestolara katılanlara, esnafın ve halkın huzurunu bozan IQ’su düşük topluluk” diyenler, “ülkedeki tüm ürünler Siyonist ürünü, bir kısmını boykot etmek aptalca” deyip bir de üstüne kendini akıllı zannedenler” havalarda uçuşuyor. Bu kişilere göre yapılması gereken tek şey var. O da hiçbir şey yapmamak!
Ey sadece sureti insan mahluklar! Gazze'ye yardım etmiyorsak bile bari bırakalım da Gazze bize yardım etsin. Böylece -o da belki- Gazze, azıcık insan yapardı bizi. Duvara bakınca parçalanmış bedeni ve kopmuş kafasıyla askıya asılmış o çocuğu görmeyen gözlerimizin içinden ölmüş kalbimize doğru bir delik açar. Evleri yıkılarak, işgal edilerek, sürekli öldürülerek bir sahil şeridine itilen milyonlarca mazlumun üzerlerine yağdırılan bombalarla nasıl paramparça edildiğini görürüz. Kahvemizi zevkle yudumlarken, az pişmiş kanlı hamburgerimizden bir ısırık daha alırken kafası kopmuş bebeklere bakarız. Böylece -o da belki- o zaman Gazze, azıcık görür yapar bizi Ey körler ordusu! Gazze'ye yardım elini uzatmıyorsak bile, bari ellerimizi kendimizden çekelim. Gazze bizim ellerimizden tutsun. O elleri sımsıkı kapattığımız gözlerimizin üzerinden alsın.
Ama “Küfür”, “örtmek” anlamına geliyor ya, işte o küfür, gözleri örtülmüş, sadece sureti insan olanların tekrar insan olmasını engellemek için var. Bırakalım, Gazze o örtüyü kaldırsın, olmadı azıcık aralasın. Küfrün nasıl tek bir millet olduğunu görürüz. Dünyada ağızlarından “hümanizmi”, “insan haklarını”, hak, hukuk, eşitlik” kavramlarını düşürmeyenlerin aslında nasıl birer Siyonist uşağı oyunbazlar olduğunu görürüz. Vahşiliklerine, vampirliklerine şahitlik ederiz. Gazze bize elini uzatmış, artık ellerimizi çekelim boynumuzdan. Ki içine asıldığımız kanalizasyon kuyusundan çekip alsın, boynumuzdaki kölelik düğümlerini çözsün ve özgürlerden kılsın bizi. Zevk ve sefa lağımından, ırkçılık balçığından arındırsın, zihnimizi küçük milli çıkarlardan çıkarsın ve mezhep mezarından kaldırıp tekrar diriltsin ruhumuzu.
Ey duygularını öldürmüş sözde akıl küplerinin içine saklanmış zeliller yığını! Bırakın Gazze bize yardım etsin. Hiçbir şey yapmamak için içine saklandığımız o küpleri kırsın ve bizi azıcık da olsa o korkaklık zilletinden kurtarsın.
Bugün ölüm yağıyor gibi görünebilir ama aslında, insana dair değerlerin yaşadığı yerin adıdır Gazze. Gazze onurdur, cesarettir, diriliştir, direniştir, özgürlüktür, safi imandır… Bırakalım bize de yardım etsin.